Köpek Parazit Programları

Köpek Parazit Programları

Köpeklerde İç Parazitler Dış Parazitler / Köpeklerde İç ve Dış Parazit Uygulamaları Nasıl Olmalıdır?
Yavru ve Yetişkin Köpeklerde İç ve Dış Parazit Tedavisi / Gebe Köpeklerde İç Dış Parazit Tedavisi
Köpeklerde İç ve Dış parazitlere Karşı Kullanılan Ürünler

Endoparazitler (İç parazitler) / Ektoparazitler (Dış parazitler)

Köpeklerde İç ve Dış Parazit Uygulamaları İçin Özet Tavsiye;

1- Gerek dış parazitler gerek mide, bağırsak parazitleri için gerek baba olacak gerek gebe kalacak köpeğin gebelik öncesinde mutlaka paraziter temizliğinin yapılması gerekir.

2- Yavru Köpeklerde (Aşılama dönemi öncesi) 1 aylık olduklarında iç parazit tedavilerine başlamak ve Oto enfeksiyonu (Yumurtlayarak Çoğaldıkları için Tekrarlayan) engellemek için 2, 3 hafta aralıklarla 4 kez tekrarlamak gerekir.

3- İç parazitlere karşı tedavisi yapılan yavru köpeğin (1 aylıktan itibaren 2, 3 hafta ara ile 4 kez) sonrasında koruma amaçlı olarak ömrü boyunca 2 ayda 1 parazit kürünün tekrarlanması tavsiye edilir.

Not: İç parazit tedavisi yapılmamış yavru köpekte, yetişkin köpeklerde olduğu üzere koruyucu olarak 2 Ayda 1 tekrarlanması durumunda, parazitler yumurtlayarak çoğaldığı için gelişim evresi kırılamamıştır dolayısıyla parazitlerden asla arındırılamaz.

4- Dış parazitlerle etkin bir mücadele için sadece pire kene tasması değil bununla kombine olarak pire kene damlası, solüsyonu veya iğnesi de ayda 1 uygulanmalıdır.

Not: Bayer Kiltix küçük boy tasma 6 aya, büyük boy tasma 7 aya kadar koruma sağlar.
Köpeklerde dış parazitlerle mücadele için kullanılan diğer damla, solüsyon veya iğne şeklinde uygulanan ürünler kenelere karşı 1 ay pirelere karşı 45 gün etkin koruma sağlar.

İç ve Dış Parazitlerle Mücadelede Gerekli Önlemler

Hijyenik şartların yeterli düzeyde sağlanamadığı durumlarda sağlığımız açısından sorunlar yaşayabiliriz.
Bu hayvanların sağlığını tehdit eden unsurlar olan pireler, keneler vb. dış parazitler ile tenyalar, kurtlar vb. iç parazitler insanlara da geçebilmektedir.

Kedi, köpek gibi evcil hayvanların bağırsaklarında gelişen parazitler yumurtalarını bu hayvanların dışkısına bırakırlar. Dışkı ile dışarı atılan yumurtalar etrafa yayılırken aynı zamanda kendilerini yalayarak temizledikleri için hayvanların tüyleri arasına da girerler.
Bunlar hayvanlarla temasta bulunun insanlara da çeşitli yollardan bulaşarak enfeksiyona neden olur.

Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bu sorunlar ile karşılaşmadan önce hayatımızın içinde olan bu dostlarımızın yaşantısına daha yakından ilgi göstererek gerekli tedbirleri almaktır.

Parazit taşıma ihtimali olan ev hayvanları ilaçlanmalı, temizliklerine dikkat edilmeli ve vaktinde iç dış parazit kürü uygulamaları ile bunlardan evcil hayvanımıza ve bizlere de geçebilen diğer taşıyıcı oldukları hastalıklara karşı da aşı uygulamaları yaptırılmalıdır.
Bazı durumlarda dış ortamların ve evlerinde ilaçlanması gerekebilir.

Hayvan dışkıları ile kontamine olmuş toprağa konan sivrisinek ve hamam böcekleri taşıyıcı olabilecekleri için bunlarla da mücadele önemlidir.

Ev hayvanları doğada sahipleri tarafından dolaştırılırken dışkılama olduğu durumda bunun ortamda bırakılmaması, eldiven giyilerek toplanması uygundur.

Hayvanlarla dostluğumuz sırasında kendi sağlığımızı da korumaya özen gösterelim.

İç Parazit Tedavisinde Kullanılan Ürünler (En Kaliteli)
Tablet Drontal Plus (Bayer), İğne Dectomax (Pfizer) Uyuz Tedavisinde

Drontal® Plus Oral Tablet Köpekler İçin Antihelmintik

BİLEŞİMİ 
1 Tablet 50 mg Prazikuantel, 144 mg Pirantel embonat ve 150 mg Febantel içerir.

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ
Drontal Plus® Oral Tablet,praziquantel, pirantel embonat ve febantel kombinasyonundan oluşan geniş spektrumlu antihelmintiktir. Bu üçlü kombinasyon hem şeritlere (tenyalar) hem de askaritler, kancalı kurtlar ve kamçılı kurtlara karşı etkilidir.

Prazikuantel;
İzokinolin bileşiklerinden geniş spektrumlu antihelmintik etkili tenyalara spesifik ilaçtır. Etkisini şeritlerin zar geçirgenliğini bozarak glikoz alımını engellemek ve parazitlerin enerji depolarını tüketmek suretiyle gösterir. Prazikuantel ile şeritin temasından çok kısa bir süre sonra strobilada bütün halkalar boyunca şiddetli kasılmalar olur ve bunun sonucunda bağırsağa gömülü çengeller serbest kalır ve bağırsakla parazitin teması kesilir. İlaç şeritlerin larvalarına da etki eder. Prazikuantel uygulandıktan sonra %75 ile %100 oranında hızla emilir ve 30 dakika sonra maksimum serum konsantrasyonuna ulaşır ve vücut dokularına dağılırak, karaciğerde metobolize olur. %77 oranında plazma proteinlerine bağlanır. Metabolitleri köpekte %66 dolayında idrar ile atılır.

Pirantel embonat;
Tetrahidropirimidin grubu bir antihelmintik olup nematodlarda postsnaptik zarların devamlı depolarizasyonu sonucu sinir-kas iletkenliğini bloke eder( holinerjik agonist). Parazitlerin spastik paralizine yol açarak hızlı bir şekilde ölümlerine sebep olur. Uygulamadan 4-6 saat sonra prirantel miktarı plazmada 0,6 m m/ml’ye ulaşmakta, 96 saat sonra bileşik büyük oranda vücuttan metobolize olarak %15 dolayında idrar ile, diğer kısmı ise dışkı ile atılmaktadır.

Febantel; 
Parazitlerin karbonhidrat metabolizmasını bozarak etkisini gösterir. Mitokondriyal reaksiyonların baskılanması ve glikoz transport sisteminin bozulmasına yönelik etki (fumarat redüktaz enzimi inhibisyonu) sadece helmintlerin tüm gelişme dönemlerine sınırlı olmayıp, larva içeren yumurtaları da kapsar. Febantel oral alımından sonra organizmada metabolize olarak, fenbendazol ve oksfendezola dönüşür. %20 dolayında idrar ve geri kalan kısım ise dışkı ile atılır.

ENDİKASYONLARI 
Drontal® Plus köpeklerde kılkurdu ve şeritlerden kaynaklanan karışık enfestasyonlardan korunma ve tedavide antihelmintik olarak kullanılır. Drontal ® Plus tablet etki alanına giren parazitler şunlardır:
Askaritler (Toxocara canis, Toxascaris leonina)
Kancalı kurtlar (Uncinaria stenocephala, Ancylostoma caninum)
Kamçılı kurtlar (Trichuris vulpis)
Şeritler (Echinococcus granulosus, Echinococcus multilocularis, Diphylidium caninum, Tenya sp., Multiceps multiceps, Mesocestoides sp., Joyeuxiella pasqualei)

UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU
Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde;
Drontal® Plus 10 kg’lık köpeğe 1 tablet uygulanır. Hayvanın ağırlığına göre tabletler bölünerek verilebilir.

0.5-2 kg ağırlığa ¼ tablet
2-5 kg ağırlığa ½ tablet
5-10 kg ağırlığa 1 tablet
10-20 kg ağırlığa 2 tablet
20-30 kg ağırlığa 3 tablet
30-40 kg ağırlığa 4 tablet
40-50 kg ağırlığa 5 tablet

Koruma amaçlı rutin uygulamaların her üç ayda bir tekrar edilmesi gereklidir.
Diphylidium caninum enfeksiyonu mevcut olan hayvanlarda ilaçlama iki hafta arayla yapılır.
Kist Hidatik (Echinococcus granulosus) yaşam döngüsü 6 Haftadır.
Dolayısıyla garantili bir Kist Hidatik mücadelesi isteniyorsa iç parazit kürleri 6 haftada bir tekrarlanmalıdır.

Drontal® Plus doğrudan hayvana verilebileceği gibi, bir parça et içerisinde veya kırıldıktan sonra yemine katılarak da verilebilir.
Drontal® Plus’un içerdiği üç etken madde de toksisiteleri düşük olarak sınıflandırılmıştır.
Drontal® Plus 6-10 kat dozda uygulanmış ve herhangi bir toksik belirti görülmemiştir.
Organofosfor bileşikleri, piperazin ve levamizol ile beraber kullanılmamalıdır.
4 haftalıktan küçük köpeklerde kullanılmamalıdır.

GEBELİKTE KULLANIM
Gebe köpeklerde kullanımı uygundur. Febantel, gebe hayvanlara gebeliğin ilk 2/3’lük dönemi içinde teratojenik etki göstermektedir. Gebe köpeklerde doza dikkat edilmelidir.

TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ
Kutu içinde 10 blister halinde (toplam 50 tablet) satışa sunulmuştur.

Dış Parazit Tedavisinde Kullanılan Ürünler (En Kaliteli)
Dış parazit damlası, Dış parazit spreyi, Dış parazit İğnesi (Pfizer), Kiltix Tasma (Bayer)

® Bayer Kiltix Köpekler için İnsektisit Akarisit İlaçlı Tasma

BİLEŞİMİ
10 gr Kiltix® Tasma 1 gr Propoksur ve 0.225 gr flumethrin içerir.

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER
Kiltix Tasma’nın formülasyonunda yer alan etken maddelerden flumethrin sentetik piretroid sınıfına girer temas ve mide zehiridir ve parazitlerin sinir liflerindeki sodyum kanallarını bloke ederek onların felcine neden olur. Propoksur karbamat grubu bir insektisit olup benzer flumetrinde olduğu gibi kontakt etkilidir, parazitlerin asetil kolinesteraz enzimini inhibe ederek onların felcine neden olur.
Köpeğin doğal hareketleri sırasında tasmadan bu iki etken madde birlikte salınır ve etken maddelerin hayvan tüyleri üzerinde antiparaziter etkisi 7 aya kadar devam eder. Propoxur ve Flumethrin’in kombinasyonu, pire ve keneye karşı olan etkinliği belirgin olarak arttırır. Tasmanın etkisi hayvanın hareketi veya dinlenmesi sırasında da devam eder. Flumethrin vücut yüzeyine dağılır ve deri yağ dokusuna birikerek etkinlik gösterir, metabolitleri idrar ve dışkı ile atılır.

ENDİKASYONLARI
Kiltix® Tasma’nın formülasyonunda yer alan etken maddeler, köpeğin doğal hareketleri sırasında tasmadan salınır. Propoksur ve Flumethrin kombinasyonu, pire ve keneye karşı olan etkinliği belirin olarak arttırır.
Kiltix® Tasma, köpeklerin kene ve pirelerden korunma ve mücadelesi için kullanılır.
Kiltix® Tasma sürekli olarak takıldığında kene ve pirelere olan etkisi küçük tasmalarda 6 ay, büyük tasmalarda 7 aya kadar sürer.

UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU 
Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde;
Büyük köpekler için bir adet 45 gr ağırlığında 66 cm uzunluğunda, küçük köpekler için bir adet 12.5 gr ağırlığında 35 cm uzunluğunda Kiltix® Tasma kullanılır.

Uygulama Şekli;
Kiltix® Tasma, koruyucu poşetinden çıkarıldıktan sonra düz hale getirilir ve iç yüzündeki plastik tutucular kopartılır.
Tasma köpeğin boynuna gevşekçe takıldıktan sonra, artan kısmı tasma üzerindeki halkadan geçirilir. Tasma ile hayvanın boynu arasında iki parmak girebilecek şekilde boşluk bırakılmalıdır.
Kiltix® Tasma sürekli olarak takılı kalmalıdır. Tasma hayvanın boynunda olduğu sırada nadiren de olsa kene enfeksiyonu görülebilir. Ancak bu keneler, kan emmeden 3 gün içinde ölürler.
Kiltix® Tasma geniş deri lezyonları olan, hasta ve nekahat devresindeki köpeklerde kullanılmamalıdır.
Kiltix® Tasma kene enfestasyonu ve bu parazitler tarafından taşınan hastalıkları önler.

İLAÇ KALINTI ARINMA SÜRESİ
Büyük ya da küçük gebe köpeklerde kullanımı uygundur.

İç Parazitler (Endoparazitler )
Kalp Kurdu:

Kurdu taşıyan bir sivrisineğin ısırması ile genç kalp kurtları köpeğin kan dolaşım sistemine girer ve köpeğin kalbi ile birlikte 13-30 cm arası bir boya ulaşıncaya kadar gelişirler.Kalp kurduna yakalanmış köpekleri kurtları imha etmek için ilaçlarla tedavi edilebilir ama koruyucu bakım çok daha etkilidir.
Yapabileceğiniz iki şey var; köpeğinizi sivrisineklerden koruyun ve ona düzenli olarak veteriner hekiminizden temin edebileceğiniz kalp kurdunu önleyici ilaçlar verin.Ancak veteriner hekiminiz,köpeğinizin kalp kurduna yakalanmış olup olmadığını görmek için önce bir kan testi yapmak isteyecektir.

Kancalı Kurtlar:
Kancalı kurtlar daha çok yavru köpeklerde görülür ama her yaştaki köpekler ciddi biçimde bu kurtlara yakalanabilirler. Köpekler parazitin larvalarını yutarak kancalı kurtlara yakalanabilir veya larvalar köpeğin derisine girer. Yavru köpekler kancalı kurtları annelerinden doğumdan önce vaya meme emerken kapabilir.Zaten hasta ve zayıf olan köpekler kolay bir hedef oluşturur ve önlem alınmadığı takdirde ölüme kadar götürebilir. Parazitin yumurtaları taze bir dışkı örneğinde mikroskop altında görülebilir. Tedavi rutindir ama köpeğin çevresini temiz tutarak onu kancalı kurlardan koruyabilirsiniz. Düzenli olarak bölgedeki dışkıları alın, çimleri kısa ve olabildiğince kuru tutun ve asfaltlı veya taşlı yolları dezenfektanlarla yıkayın.

İnce Bağırsak Kıl Kurtları ve Solucanları:
Kıl kurtları ya da askaritler, köpeklerde sıkça görülür.Çoğu yavru hiç bir belirti göstermez.ama diğer köpekler ve çocuklara da bulaşabilecek milyonlarca yumurtayı çevreye dağıtırlar.Kıl kurtları beyaz,ser,ince ve yuvarlak spagetti görünümündedir ve yaklaşık 6 cm kadar uzarlar, çoğu zaman yay gibi yuvarlanırlar. Yetişkin köpekler kıl kurtlarına karşı bağışık olabilirler ve hiç bir belirti göstermeyebilirler. Veteriner hekiminiz, kıl kurdu bulunduğu takdirde ilaç yazacaktır ama önlemek için,kancalı kurtlarda tarif edildiği şekilde temizlik önerilir.

Tenyalar:
Bu parazitler köpeğin anüsü çevresindeki tüylerde,yatağında veya dışkısında görülebilir.Canlı iken anüs parazitleri kırık beyaz yassıdır ve ileri geri sallanır kuruduklarında sarılaşırlar şeffaf olur ve bir pirinç tanesine benzerler.Anüs parazitlerine yakalanmış bir köpek kilo kaybedebilir ve zaman zaman ishal olur. Eğer köpeğinizin anüs parazitlerine yakalanmış olduğunu düşünüyorsanız veteriner hekiminizin dışkısını muayene etmesini ve ilaç vermesini isteyin.

Kalın Bağırsak Kurdu:
Kalın bağırsak kurtları,köpeğin sindirim sisteminin alt kısımlarında yaşar. Bazı köpekler hiç bir belirti göstermez, dolayısıyla veteriner hekiminiz dışkısını muayene ederek tanıyı koymalıdır. Başka köpekler zaman zaman oluşan ishal,anemi, kilo kaybı, halsizlik ve sağlık durumunda genel bir bozulma gösterilebilir. Tedavi için ilaç şarttır. Köpekler kalın bağırsak kurtlarını etrafı koklayıp yalayarak aldıklarından yukarıda da belirtildiği gibi köpeğin yaşadığı bölgeyi temiz tutmak gerekir.
Köpeğinizin solucan,kancalı kurt,kıl kurdu,anüs parazitleri veya kalın bağırsak kurtlarına yakalandığından kuşku duyuyorsanız,bir ya da iki dışkı örneğinin mikroskop altında incelenerek sorunun türünü ve boyutunu tespit etmek ve böylece en etkin tedavi yolunu bulmak gerekir.Asla kurt tedavisini kendi başınıza yapmayın;yanlış bir kurt tedavisi,kurtların kendisi kadar köpeğe zarar verebilir.Öncelikle veteriner hekiminiz,sorunun gerçekten kurtlardan mı kaynaklandığını ve öyle ise hangi tür kurt olduğunu tespit etmek zorundadır;ayrıca kurt tedavisine başlamadan önce verilecek doğru ilaç ve miktarı belirlemek için de köpeğin genel fiziksel durumunun da değerlendirilmesi gerekir.Aslında köpeğinizin dışkısının parazit yumurtaları bakımından incelenmesi,köpeğin yıllık fiziksel muayenesinin bir bölümünü oluşturmalıdır,yani bir daha ki sefere veteriner hekime gittiğinizde köpeğinizin dışkısını da yanınızda götürün.

Dış Parazitler Ektoparazitler (Bit, Pire, Kene)

KENELER VE PİRELER
Enfeksiyon hastalığının taşıyıcısı olarak keneler her köpek için ciddi tehlike oluştururlar.Özellikle köpeklerin en çok dolaşmayı sevdikleri açık alanlarda gözlenir.Nisan’dan Ekime’ kadar çalılıklarda,otlar üzerinde serbestçe yaşar,kan eme bilecekleri bir noktada kanca benzeri ısırma organelleri ile deriyi delerek gömülürler.Dişi kene sayasındaki özel bir yapışkan madde sayesinde kan emdiği noktaya kendini güçlü bir biçimde kilitler.Bu sayede ortalama bir hafta süren kan emme öğünü boyunca konakçının kendisini uzaklaştırmasına meydan vermez.

Kenelerin Yol Açtığı Zararlar:
Tek bir kene ısırığı dahi köpeklere hatta insanlara viral ve bakteriyel hastalıkları bulaştırabilir.

1) Lokal İrritasyon:
Konakçının derisine gömülen ağız organeli yangısal reaksiyonlara yol açar.Burada daha sonra baktariyel enfeksiyonlar da gelişebilir.Kene gömülü olduğu yerden tam olarak çıkartılamaz ve deri içinde bir kısım ağız organelleri kalırsa bu durumda daha ciddi ve yaygın bir yangı meydana gelir.

2)Kenelerden Kaynaklanan Hastalıklar :
a)Borreliosis (Lyme hastalığı):
Keneler tarafından bulaştıraılan bu hastalığın etkeni Borrelia adlı bir mikro organizmadır.
Hastalık 1975’de önce insanlarda ve 1980’lerin ortalarında evcil hayvanlarda teşhis edilmiştir.Almanya’da kenelerin 10% oranında Borrelia ile enfeste olduğu,bu oranın bazı bölgelerde 20% ‘ye kadar çıktığı bildirilmiştir. Hastalık etkeni bakteriler kenenin barsakları ve salya bezlerine yerleşir ve kan emme sırasında konakçıya bulaşır. Lyme hastalığının klinik septomları çeşitlilik gösterir. İnsanlarda ısırık noktasında 1-3 hafta sonra gelişen derideki kızarıklığa ateş ve lenf yumurtalarının şişmesi ile seyreden grip benzeri semptonlar eşlik eder.Birkaç hafta veya ay sonra vücudun etkilenen yerlerinde ağrılı nevritis ve felçler meydana gelebilir.Köpekte belirgin semptomlar başlangıçta çevreye kayıtsızlık ve 40-41C ateş,daha sonra ise topallık,kas eklem ağrısı ver diğer sinirsel bozukluklardır.

b)Babesiosis: Bir kan paraziti olan Babesia,Türkiye’de ve tüm dünyada subtropikal ve tropikal bölgelerde yagındır. Akdeniz ülkelerindeki yoğun turist trafiği sayesinde hastalık orta ve Kuzey Avrupa ülkelrine de giderek yayılmaktadır. enfekte keneler sağlıklı konakçıdan kan emdikleri sırada paraziti de naklederler.Parazir enfekte konakçının alyuvarları içinde ikiye bölünerek çoğalır ve alyuvarları parçalar. Babesis fonksiyonunun bulaşmasından 1-3 hafta sonra konakçıda ateş,giderek artan durgunluk,anemi,mukoza ve göz kapaklarında sarılık, dalak şismesi ve kan işeme meydana gelir.Hastalığın şiddeti konakçının bağışıklık durumu ile yakından ilgilidir.Tavsiye edilen en iyi mücadele yöntemi,vektör kenelerin yok edilmesini amaçlayan,uzun etkili kene ilaçlarının kullanılmasıdır.

3)Kene Felci: Bazı kene türlerinin dişileri,kan emme sırasında belli dönemlerde bir nörotoksin üreterek sinirsel impuls geçişini bozar.Hastalık bulaşan köpeklerin arka bacaklarında ilerleyen bir felç ve nadir vakalarda solunum felcine bağlı ölüm meydana gelir.Kenelerin kısa sürede uzaklaştırılmaları ile semptomlar 24 saat içinde kaybolur.

Pire enfetasyonu büyüyen bir problem:

Köpek sahipleri sık sık pire probleminden yakınır ve ilaç kullanmalarına rağmen baş edemediklerini ifade ederler.Bu parazitlerin yoğun enfetasyonu birkaç sebebe bağlıdır.

Pet hayvanları sayısı sürekli olarak artmaktadır.
Parazitler zamanında teşhis edilemezler,bu da sıcak mevsimlerde süratli bir çoğalmaya yol açar.
Kaşınma ve ısırma gibi ilk enfestasyon belirtilerinin sebebi araştırılmaz.
Sadece hayvanın üzerindeki pirelere karşı ilaç uygulanır.Parazitin çeşitli gelişme dönemlerini yaşadığı çevre ilaçlaması ihmal edilir.
Bu çerçevede pet hayvanlarının ve çevrelerinin yoğun bir parazitasyon meydana gelmesi beklenmeden koruyucu olarak ilaçlanmaları gereklidir.Aksi takdirde mücadele masraflı ve zaman alıcıdır.

Pire / Pirelerin verdikleri zararlar: 

1)Kan Kaybı: Küçük köpek ırklarında veya yavru hayvanlarda yoğun pire enfeksiyonu şiddetli kan kaybına,anemiye hatta ölüme yol açar.

2) Barsak Parazitlerinin Taşınması: Pireler d.canimum adlı şeritin ara konakçısıdır.Bu şekilde enfekte köpekler dışkıyla çevreye kabak tohumu şeklindeki halkaları yayaylar.Halkalar içerisindeki yumurtalar pire larvaları tarafından yutularak burada larva formu gelişir.Şerit larvasını taşıyan ergin pire çiğneyerek yutulursa,larvalar gelişmelerini tamamlayarak konakçının bağırsağında şerit haline dönüşür.
Bu bakımdan pire teşhis edilen köpeklere,bu şeritlere karşı koruyucu amaçla etkili bir şerit ilacı uygulamak gereklidir.

3)Pire Enfetasyonuna Bağlı Deri Hastalıkları: Pireler ısırdıkları noktada lokal tahrişe,deri hastalıklarına(pire ısırığı detarmasisi) ve sistemik karakterde alerjik reaksiyonlara (pire alerjisi detarmatisisi) yol açarlar. Isırık detarmasisleri özellikle karında, bacak içlerinde ve kuyruk altında,ısırma ve kaşınmadan kaynaklanan kızarıklık,kabarcık oluşumu ile seyreder.
Evcil hayvanlarımızda kene ve pirelerden kaynaklanabilecek problemleri önlemenin en etkin yolu veteriner hekiminizin tavsiye edeceği güçlü ve uzun etkili antiparaziter ürünleri kullanmaktan geçer.
Rahatsız edilmediği sürece bu minnacık korkunç pire,dört ayaklı dostlarımız üzerinde 100 günden daha uzun süre yaşayıp üreyebilir.Bir uzay gemisinden 50 kat daha hızlı bir şekilde hız kazanabilir ve bazıları kendi boylarının 150 katı yükseğe zıplayabilir.Bu bir insanın 3.500 metre yükseğe zıplamasına benzer.Veteriner hekimlerin pireye böyle savaş açmalarına şaşmamak gerekir.
Pireler sıcak havalarda ortaya çıkar ama ev içinde yaşayan hayvanlarda ve kapalı mekanlarda tüm yıl boyunca görünebilirler.Pireler kan ile beslenen asalak böceklerdir.Onların üzerinde veya evinizde küçük,karabiber tanelerine benzeyen lekeler görebilirsiniz, minnacık kara lekeler.Bu kara lekelerin pire olup olmadığını anlamanın en kolay yolu,onları ıslak beyaz bir kağıdın üzerine koymaktır.Kızıl ya da kahverengiye dönüşürler ise,başınız pireler ile dertte demektir.Lekeler kanla dolmuş pire dışkıları veya larvalardır.
Ama asla pireleri önemsiz bir baş belası olarak görme yanılgısına düşmeyin.Peki pireleri nasıl kontrol altına alabilirsiniz.?Hem dostunuzu hem de yaşadığı yeri ortamı temizlemek gerekir.

ŞAŞIRTICI BİLGİLER:
Dört adet dişi pire,1000 gün süre ile günde kez beslendiğinde 1600 kez ısırır.
Pirelerin yaşadığı bir eve de büyük olasılıkla %95 oranında yumurta ve sadece %5 oranında yetişkin pire bulunur.
Pire,tropikal iklim böceğidir ve dondurucu soğuklarda uzun süre dayanamaz.
Kış aylarında pireler genellikle tedavi edilmeyen köpekler üzerinde yetişkin halde yaşarlar.
Larva halindeki pireler etrafa sürünür ve halılara veya ev hayvanlarının üzerinde yaşayan yetişkin pirelerin dışkılarındaki kurumuş kan ile beslenir.
Dişi pireler;ilk kanlı öğünlerini yedikten 39 ile 48 saat içinde yumurta bırakmaya başlarlar.
Bazı pire türleri,aylarca yemek yemeden hayatta kalabilirler.
En başarılı pire kontrolü için her bir durumu özelliğine göre tedavi etmek gerekir.Bazı köpekler,pek çok başka köpek ile aynı evi paylaşır,bazı evlerde kedi ve köpekler bir aradadır,kimi köpek ev içinde kimisi ise dışarıda yaşar.Bu kadar çok farklı ortam olasılığında pire kontrol yöntemlerinin bireysel olarak ele alınması gerekir.

İşe etrafı iyice temizleyerek başlayın.Evi tepeden tırnağa elektrik süpürgesi ile temizleyin.,mobilyalar dahil olmak üzere ve elektrik süpürge torbasını dışarıya atın.Evdeki tüm yatakları süpürün ve silin tabi onun yatağını da. Dostunuzu her gün fırçalayın ve bir pire tarağı kullanın.Piyasadaki pire ilaçlarında birini seçin,pire tasmaları,şampuanlar,ev içi ve bahçe için spreyler-ve üretici tavsiyelerine de kesinle uyun.Ancak birkaç ürünü bir arada kullanırken toksik reaksiyonların oluşmayacağından emin olun.

Avrupa ve Amerika’da pek çok şirket,ev hayvanlarının üzerine konaklayan pire ve kenelerle baş edebilmek için pek çok kişi değişik yöntemler üzerinde çalışmakta.İşleri zor çünkü,ister inanın ister inanmayın dünya da 2000’in üzerinde değişik pire türü bulunmakta.

PİRELERİ YOK EDİN
Pire mevsimi başlamadan bir ay önce.pire savaş gününüzü tespit edin ve takviminize yazın.
Sık sık evinizi elektrik süpürgesi ile temizleyin.Zeminde hiçbir santimetrakareyi atlamayın,duvardan duvara halı,parke veya ne olursa olsun,koltukların,masaların,yatakların altını her yeri temizleyin,köpeğinizin gitmediği bölgeler olmasa bile.
Elektrikli süpürge torbalarını dışarıdaki,kısa süre sonra boşaltacak bir çöp kutusuna atın.Torba henüz tam dolmadığından onu atmazsanız ya da torbayı evin içindeki bir çöp kutusuna atarsanız,büyük olasılıkla pireler kaçacak veya savaşınızda tek bir muharebeyi kazanmış olacaksınız.
Bahçenizde bir pire spreyi kullanın.
Bir pirenin en iyi temizlenmiş eve bile dönebileceğini unutmayın.Onun için her yeri pire spreyleri ile iyice yıkayın.
Daha serin aylarda da pire savaşına devam edebilirsiniz. Pire mevsimi bittikten bir ay sonra yeniden evinizi temizleyin.Pireler tropikal iklim böcekleri oldukları ve soğuk havalara dayanamadıkları halde,sıcak evlerde mutlu bir şekilde üremeye devam edebilirler.
Yiyecekleri kapalı kutular veya buzdolabında saklayın.Köpeğiniz yemeğini yedikten sonra kabını yıkayıp kaldırın.Yemek kırıntılarını toplayın ve etraftaki su birikintilerini giderin.

Genel olarak iç parazitler tek hücreliler ( protozoanlar ) ve çok hücreliler (metazoalar) olarak iki grupta incelenebilir.
Kedi ve köpek gibi evcil hayvanlardan insanlara geçen iç parazitler aşağıdaki şemada gösterilmektedir.

1) Protozoonlar (Tek hücreli)
*Sporozoalar (Sporlular)
*Toxoplazma gondii
Kamçılılar
*Leishmania donovani
*Leishmania tropica
2) Metazoalar (Çok hücreliler)
Plathelminthes (Yassı solucanlar)
*Sestodlar (Şeritler)
*Echinococcus granulosus (kist hidatik )
Nemahelminthes (Yuvarlak solucanlar)
*Ancylostoma caninum
*Toxocara canis

Yukarıdaki belirtildiği üzere Toxoplasma gondii ve Leishmania adı verilen iki önemli parazit tek hücreliler grubunda yer alır.

Toxoplasma gondii kedi bağırsağında mevcut olup dışkısı ile bulaştırıcı olduğu saptanmıştır. Bu yolla alınan parazit insanda hastalık yapabilir. Kedinin dışkısı ile atılan ookist formdaki parazitlerin ağız yolu ile alınması sonucunda barsaklarda kistler açılır. Trofozoid forma dönüşerek epitel hücrelerinde çoğalırlar. Bu hücreleri eriterek , kan ve lenf dolaşımına geçerek tüm vücuda yayılırlar. Başta beyin ve retina olmak üzere karaciğer, akciğer ve dalakda yerleşerek kistik forma dönerler.

Gebelik sırasında bu durumu yaşayan anneden fetusa transplasental yolla geçebilir. Toxoplasma gondii’ ye karşı çok duyarlı olan fetusda anomalilere sebebiyet verir. Düşüğe ya da ölü doğuma neden olabilir. Bu durumun önlenmesi için gebelikten önce testlerin yapılması gerekir.

Çocuklarda bağışıkık sistemi yetersiz olduğu için daha ağır enfeksiyonlara yol açabilir. Beyin ve göz iltihabı yapabilir.

Diğer bir parazit türü olan Leishmania köpekler aracılığı ile bulaşabilir. Bu grubun alt türü olan Leishmania donovani kalaazar (visseral leishmaniazis) hastalığının etkenidir. Diğer bir alt türü olana Leishmania tropica ise şark çıbanı etkenidir. Bu parazitler için köpekler rezervuar görevi yapar. Flebotomlar (kene ve pire) ise vektör yani taşıyıcılardır.

Leishmania’nın yaşam döngüsü
Leishmania donovani insan vücuduna girişinden 2 yada 8 ay sonra etkisini gösterebilir. Dalağın büyümesine neden olur.
Leishmania tropica flebotomların ısırdığı yerden deri üzerine lokalize olarak kalır. Cilt hastalığı şeklinde belirti verir. Derinin retiküloendotelial hücrelerinde ve lenfoit dokularında yerleşerek hastalık nedeni oluşturur.

Parazitlerin ikinci grubu olan çok hücreliler yassı solucanları içine alır.

Kist Hidatik (Echinococcus granulosus) yaşam döngüsü 
Yassı solucan (Plathelminthes) grubundaki sestodların (şeritler) bir türü olan Echinococcus granulosus köpeklerde bulunur.
Köpek dışkısı ile atılan yumurtaların ağızdan alınması ile insana bulaşabilir. Yumurtalar barsaklarda açılarak larvalar açığa çıkar. Kan dolaşımı ile çeşitli organlara geçerek hastalık yapar. Bu parazit türü kist hidatik denilen hastalığa neden olur. En sık karaciğer, ikinci sıklıkta akciğer olmak üzere beyine de yerleşebilir. Tedavide ilaç uygulaması yapılır. En etkin yöntem ise cerrahi müdahale ile kistin parçalanmadan çıkartılmasıdır.

Yuvarlak solucan (Nemahelminthes) grubunda incelenen Ancylostoma caninum türü köpek veya kedi barsak parazitidir. Hayvan dışkısı ile kirlenmiş toprakta bulunur. Özellikle de çocukların toprağa çıplak ayakla basması durumunda parazit larvalarının deri yolu ile alınması mümkündür. Bu duruma kutanöz larva migrans denir. Larvalar deri altında dolaşır ve şişliklere neden olur. Vücuda giriş yerinde şiddetli kaşıntı ve değişik derecelerde anemi olabilir.

Yuvarlak solucanların bir diğer türü olan Toxocara canis köpek ve daha az sıklıkla kedilerde askariazis etkenidir.Bu hayvanların dışkısı ile toprağa bulaşan yumurtalar insanlar tarafından ağız yolu ile alınır. Bu durum özelliklede çocukların kirli toprakla temas ettikten sonra ya da insanların hayvanların dışkısını temizledikten sonra ellerini yıkamayı ihmal etmesi sonucunda bulaşabilir. Sindirim sistemimizde yumurtalardan çıkan larvalar erişkin hale geçemezler. İnsanda viseral larva migrans ya da toxocariasis adı verilen hastalığı yapar. Karaciğer, akciğer, beyin ve göz gibi organ tutulumları görülür.

KİST HİDATİK NEDİR?
Köpek, kedi, tilki ve kurt gibi etoburların ince bağırsaklarında yaşayan Echinococcus (özellikle e. granulosus) türü larva formlarının iç organlarda kist oluşumuna neden olduğu paraziter bir hastalıktır.

PARAZİTİN EVRİMİ VE BULAŞMA YOLLARI NELERDİR?
Son konakçı (köpek, kedi, tilki, kurt vb.) olan etoburların bağırsak mukozasına yapışık erişkin parazitten milyonlarca yumurta etrafa saçılmaktadır. Her gün bir şerit halka dışkı ile atılmakta olup, her halkanın 400-1000 yumurta içerdiği kabul edilmektedir. Yumurtalar suda 7 gün, buzda 4 gün, toprakta 10 ay canlı kalır.

Ara konak (koyun, keçi vb.) olarak rol oynayan otoburların, parazit yumurtası ile kontamine olmuş gıdaları (ot,su, vb.) yemesi sonucu yumurta, bağırsaklara geçerek açılır ve kan dolaşımına karışarak iç organlarda kist oluşumuna neden olur. Daha sonra kist içeren organların etoburlar tarafından yenmesi ile parazit tekrar bu hayvanların bağırsağına ulaşarak erişkin hale gelir. İnsanlar da zaman zaman ara konak vazifesi görebilir. Parazit yumurtası ile kontamine olmuş sebze ve meyveler ağız yolu ile alınırsa yumurtalar bağırsakta açılır ve parazitin yaşam siklusu aynı şekilde devam eder. Aynı zamanda yöreler veya ülkeler arası kontrolsüz hayvan hareketlerinin de enfestasyonu yaymada önemli rolü vardır.
Solunum yolu ile alınan parazit yumurtalarının kabuğu doku içi enzimlerle eritildiği için bu yolla bulaşım söz konusu değildir.

KİST NASIL OLUŞUR?
Ara konakçı tarafından alınan yumurtalar ince barsak mukozasından geçerek portal venöz sistem yolu ile kan dolaşıma katılır. Bu yumurtaların çoğu karaciğere (%50-70) gelirken bazıları karaciğer sinuzoidlerinden geçerek akciğerlere (%20-30) gitmektedir. Parazit, yumurtasının tutulduğu son organda larval döneme değişim gösterir ve tipik bir kist hidatik gelişir. Yetişkinlerde en sık karaciğere, ikinci sıklıkla akciğere yerleşirken; çocuklarda akciğer ilk, karaciğer ikinci sırayı almaktadır. Bazı olgularda hem karaciğerde hem de akciğerde kist hidatik görülebilmektedir. Dünyada Pakistan, Hindistan, Şili, Brezilya, Kuzey Afrika, Bulgaristan, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’de yaygın olarak izlenmektedir.
Ülkemizde hemen her bölgede hastalıkla karşılaşılmakta olup, görülme oranı 100.000’de 50-400, görülme sıklığı ise 100.000’de 3.4 olarak bildirilmektedir.

KİMLER RİSK ALTINDADIR?
Kişinin mesleği, hobileri, yaşam koşulları, eğitim ve sosyoekonomik düzeyi hastalığa yakalanma riskini etkilemektedir. En büyük risk grubunu parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşıma bırakılmış enfekte köpeklerle teması olan ve koyun, keçi, inek gibi hayvancılıkla uğraşan kişiler oluşturmaktadır.
Koyun, keçi, inek gibi hayvancılıkla uğraşan ve köpeklerle teması olan kişiler daha yüksek risk altındadır.
En az risk altındaki grubu ise evde bilinçli olarak kedi ve köpek besleyen insanlar oluşturmaktadır. Bilinçli bir şekilde bakılan, paraziter uygulamaları düzgünce yapılan kedi ve köpeklerin tüyleri hiçbir risk taşımaz.

KİST HİDATİĞİN GENEL BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kistler çok iyi kapsüllü oldukları için hastalık, ilk dönemlerinde ateş, halsizlik ve kilo kaybı gibi sistemik belirtiler göstermeyebilir. Bu nedenle kist ister karaciğerde ister başka organda olsun hastalar oldukça sağlıklı görünmektedirler. Olgu bir süre herhangi bir klinik belirti vermeden seyretse de, kistin patlaması ya da infeksiyonuna bağlı olarak bulunduğu organa göre bazı şikayetler meydana gelebilir. Bu şikayetler genellikle karın ağrısı, bulantı, kusma, sarılık, solunum güçlüğü, öksürük, baş ağrısı, işitme, görme, algılama ve koordinasyon bozukluğu şeklindedir.

KİST HİDATİĞİNİN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Kist hidatiğinin kesin tedavisi cerrahi operasyondur. Bu ameliyatlar Göğüs Cerrahisi uzmanları tarafından yapılmaktadır. Kistin yayılma ihtimalinin olduğu durumlarda operasyon sonrası koruyucu olarak albendazol ve mebendazol adlı ilaçların kullanılması önerilmektedir.

KİST HİDATİKTEN NASIL KORUNULUR?
• Köpek ve kedilere çiğ gıdalar kesinlikle verilmemelidir
• Kişisel temizlik ilkelerine dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir.
• Hayvan kesimleri, mezbahalarda ve veteriner hekim kontrolünde yapılmalıdır. Kesilen veya ölen hayvanların özellikle içi su dolu
kese bulunduran organları köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle kurban bayramlarında bu hususlara daha çok dikkat edilmelidir.
• Sahipli köpek ve kediler, özel yasayla zorunlu olarak ‘echinococcus granulosus’ yönünden tedavi ettirilmeli ve sahiplerince gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde dışkı uygun bir şekilde çöpe atılmalıdır.
• Sahipsiz köpekler belediyelerdeki ilgili kişiler tarafından toplanmalı ve gerekli işlemler yapılmalıdır.
• Köpekler birbirlerinin anüslerini koklarken parazit yumurtaları burunlarına ve tüylerine bulaşabilir. Parazit mücadelesi yapılmadan
serbest dolaşan köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere geçebilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, özellikle çocukların sokak köpekleri ile oynamalarına
izin verilmemeli, temas halinde ellerin bol su ve sabunla yıkanması sağlanmalıdır.
• ‘Echinococcus granulosus’ yumurtasındaki dölüt (onkosfer) sıcak su ile 60°C’de 10 dakikada, 70°C’de 5 dakikada, 100°C’de 1 dakikada öldürülebilmektedir.

Özetle kontrolde iki temel nokta önemlidir:
1. Köpek ve kedilerin kistli organları yemesi engellenmelidir.
2. Veteriner hekim kontrolünde, son konakçı olan köpek ve kedilerde erişkin şeride karşı mücadele iyi yapılmalıdır.

Kist Hidatik (Ekinokokkozis Hastalığı):
Etken: İnsanlık tarihinde çok eski zamanlar­dan beri bilinen bir hastalıktır. Halen dün­yanın birçok ülkesinde görülmesine karşın özellikle Akdeniz, Güney Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde daha sık görülen paraziter bir hastalıktır. İnsanlarda sık olarak kistik şekline rastlanır. Özellikle ülkemizde önemli bir toplum sağlığı sorunudur.

Hasta­lığa etken olan parazitlerin Echinococcus granulosus (kistik şekli), Echinococcus alveolaris, Echinococcus vogeli, Echinococ­cus oligarthrus olduğu bilinmektedir.
İn­sanda en sık hastalık yapanı Echinococcus granulosustur.

Kistik hastalığa neden olan E. Granulosus 3-6 mm uzunluğunda yassı bir parazittir. Bu parazit normalde ana (esas) konak olarak köpek, kurt gibi hay­vanların (et yiyen hayvanlar) ince bağırsak­larında yaşamlarını sürdürürler. Parazitin son kısmında olan yumurtalar ana konak bağırsaklarına dökülür. Yumurtalar bağır­sakta 32-80 günde gelişimlerini tamamlar. Daha sonra bu yumurtalar dışkı ile çevreye saçılır. Çevreye saçılan bu yumurtalar ara konağa (koyun, keçi, inek, at, deve gibi ot yiyen hayvanlar) bulaşık ot, sebze veya meyvelerin yenmesi ile bulaşır. Ara konağın barsağından dolaşıma karışarak öncelikle karaciğere ulaşır. Daha sonra vücuda yayıla­rak değişik organlarda kist (su kesecikleri) oluşumuna neden olurlar. Köpekler kistik hastalığı olan organları yiyerek tekrar para­ziti alır. Parazit, insanda da ara konakta ol­duğu gibi köpek barsağında gelişimini ta­mamlamış yumurtaların çevreden ağız yo­luyla bulaşması sonucu hastalık yapar.

Yu­murtalar toprakta veya buzda iki hafta do­laylarında canlı kalabilmelerine rağmen kaynar suda bir dakikada canlılıklarını kay­beder.

Alveolar veya multiloküler hastalığa neden olan parazit ise, E. Alveolaris 1.2-3.7 mm uzunluğunda olup kistik hastalığa ne­den olan parazitin yaşam döngüsüne sahip­tir. Ancak bu tipinde ana konak köpekler­den daha sık olarak tilkilerdir. Daha az sık­lıkla köpek, kedi, kurt ana konak olur. Ara konaklar ise küçük kemirgenlerdir. Hastalı­ğın kuluçka dönemi birkaç ay veya yıl ara­sında değişir. Kistler genellikle yavaş bir hızda, ortalama yılda 1 cm, büyürler. Kistle­rin en çok yerleştiği organ karaciğerdir. Da­ha az sıklıkla akciğer, beyin, böbrekler ve kalpte yerleşir. Ancak kemik dahil her or­ganda kistlerin görülmesi mümkündür.

Korunma ve hastalığın önlenmesi:
Hida­tik hastalık insandan insana bulaşmaz. En sık bulaş yolu köpekten insanadır. Bu ne­denle hijyenik şartlara uyulması çok önem­lidir. Parazitin yaşam döngüsünün köpek-koyun-köpek arasında olduğu bilinmekte­dir. Bu yaşam döngüsünün herhangi bir dö­nemde kırılması hastalığın önlenmesinde ana unsurdur. Bu değişik yollarla sağlanabi­lir. Amaç hastalıklı sakatatların köpeklere ulaşımını engellemek ve bağırsaklarında parazit /yumurta bulunan köpeklerin para­zitlerden arındırılmasıdır. Özellikle kon­trolsüz kesim yapıldığı dönem ve yerlerde hastalıklı organların köpeklere ulaşımını engelleyecek imha yolları kullanılmalıdır. Hastalıklı organların derine gömülmesi en uygun imha yoludur. Şüphesiz hastalığın genel kontrolü için kesimler kontrollü ya­pılmalıdır. Köpeklerin parazitlerden arındı­rılması için en uygun seçim Praziquantel ve­rilmesidir.

Kist Hidatik Hastalığı (İnsanda):
Tarım ve hayvancılığın yaygın bir geçim kaynağı ol­duğu, buna karşın çevre sağlığı ve koruyu­cu hekimlik önlemlerinin yetersiz kaldığı tüm toplumlarda görülür; ülkemizde de yaygındır. Etken, köpeklere, çiğ enfekte koyun iç organlarının yenmesiyle bulaşır.
İnsanlara ise köpeklerin dışkısıyla atılan yu­murtaların kirli eller, su ve yiyecekler aracı­lığıyla ağız yoluyla alınmasıyla bulaşır. Bu­nun sonucunda başta karaciğer ve akciğer olmak üzere, daha nadiren diğer organlar­da içi sıvı dolu kistler oluşur; komşu ve uzak organlara yayılabilir. Akciğer ve kara­ciğer dışında, % 10-20 oranında vücudun di­ğer organlarında yerleşebilir.

Yaş: Her yaşta görülür.
Cinsiyet: Her iki cinsiyette de görülür.

Belirti ve Bulgular:
Kist Hidatik genellikle hiçbir belirti veya bulgu vermez ve yıllarca belirtisiz kalabilir. Hastada bulgular kistin patladığı, enfekte olduğu ya da çevre doku­lara bası yaptığı dönemde ortaya çıkar.
Ak­ciğerde hidatik kist olan hastalarda; kistin direkt etkisiyle öksürük, göğüs ağrısı, kanlı balgam çıkartma, kist enfekte olduğunda ateş, kilo kaybı, kist patladığında ağızdan berrak su ve kistin zarlarının gelmesi veya ciltte kaşıntı, kızarıklık, nefes darlığı, çar­pıntı gibi bulgular ortaya çıkabilir.
Kist ka­raciğerde yerleştiğinde, karın ağrısı, karın­da duyarlılık, ateş, karaciğerde büyüme, daha az sıklıkta sarılık, karında sıvı birikme­si gibi şikayetler olabilir.
Beyinde yerleşen kistlerde baş ağrısı ve kusma görülebilir.
Kist sıvısının içeriği (kaya suyu) nedeniyle alerjik reak­siyonlar; kaşıntı, kızarıklık, hatta nadiren alerjiye bağlı, şiddetli ve ölüme neden ola­bilen şok (anaflaktik şok) görülebilir. Kist­lerin açılması veya patlaması sonucu çevre­ye yayılmaları yaygın ikincil kistlerin oluş­masına yol açabilir.

Tanı:
Hastalığın kendine özgü klinik ve laboratuvar bulguları yoktur. Tanıda en çok yardımcı olan radyolojik testlerdir. Bunlar başlıca, direkt grafiler, ultrasonografi, eko-kardiyografı, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemedir.
Radyolojik yöntemler, kistin yerleştiği or­ganlara göre tercih edilir. Örneğin, akciğer kist hidatiklerinde standart akciğer filmleri, karaciğer kist hidatiklerinde ise ultrasonog­rafi tercih edilir. Radyolojik tetkiklerin ya­nında, çeşitli kan testleri (serolojik testler) ile hastalığın tanısı doğrulanır. Bu serolojik testler, tanının kanıtlanmasının yanı sıra, te­davi sonrası takipte ve kontrol yöntemleri­nin etkinliğinin değerlendirilmesinde de kullanılmaktadır.

Tedavi:
Günümüzde üç tedavi seçeneği bulunmaktadır. Bunlar, cerrahi tedavi, tıb­bi tedavi ve “perkütan” tedavidir. Bu teda­vi yöntemlerinden hangisinin kullanılacağı­na, kistin yerleştiği organ, kistin büyüklü­ğü, sayısı, enfekte olup olmadığı ve hasta­nın genel durumu göz önüne alınarak karar verilir.
Tıbbi tedavi komplike (karmaşık) olmayan kist­lerde, santral sinir sistemi ve kalp gibi ha­yati organlarda yerleşmemiş kistlerde, bir­den fazla kist olduğunda, cerrahi tedavi ya­pılamayacak hastalarda, cerrahi olarak çıkartılamayacak kistlerde, cerrahi öncesi ve sonrasında ve perkütan tedavi öncesi ve sonrasında kullanılmaktadır.
Tıbbi tedavi­de önceleri mebendazol ilacı kullanıma gir­miş, ancak günümüzde yerini aynı gruptan olan albendazol adlı ilaca bırakmıştır. İlaç gebelerde kullanılmamalıdır.
Yan etkilerin­den dolayı tedavi sırasında karaciğer, böb­rek ve kemik iliği fonksiyonları sık sık takip edilir. Tedaviye, kist canlılığını kaybedinceye kadar devam edilir.
Tedavi boyunca hastalar, kistin canlılığı açısından radyolo­jik ve serolojik yöntemlerle takip edilirler. Hastalar tedavi bitiminden sonra da, kist yeniden ortaya çıkabileceği için mutlaka uzun süreli takip edilmelidirler.
Albendazol ile kontrol edilemeyen kistlerde praziquantel ilacı da kullanılmaktadır.
Sorun oluşturan kistlerde, hayati organlara yerleş­miş kistlerde ve patlama riski olan büyük kistlerde ise cerrahi olarak kistin çıkartıl­ması tercih edilir.
Sorun oluşturan kistlerde, hayati organlara yerleş­miş kistlerde ve patlama riski olan büyük kistlerde ise cerrahi olarak kistin çıkartıl­ması tercih edilir.
Perkütan tedavide ise uz­man doktorlar tarafından kiste ultrasonografı eşliğinde kateter ile girilip, kist sıvısı boşaltılıp, kist içine alkol veya kisti öldüren başka maddeler verilmektedir. Bu yöntem, cerrahi ile çıkartılamayacak durumda olan kistlerde ve tıbbi tedaviye cevap vermeyen hastalarda kullanılmaktadır.

Read Previous

İletişim Konum

Read Next

Köpekler Hakkında Yanlış Bilinenler

× Greendog Whatsapp Hattı