Pisikoterapi – Rehabilitasyon
Köpekler İçin Psikolojik Rehabilitasyon
Aşırı stres, heyecan, korku, saldırganlık, altına kaçırma, havlama, kıskançlık, davranış bozuklukları tedavisi uygulanır.
Bütün köpekler sahibine benzer, dolayısı ile davranış bozukluğu olan köpeklerde tedaviye sahibinden başlamak gerekir.
Sahibi tarafından bilinçli veya bilinçsiz şekilde köpekte oluşturulmuş negatif davranış özelliklerinin düzeltilebilmesi için sahibinin hatalı davranışları tespit edilerek, köpek psikolojisine yansımalarının iz düşümleri hakkında bilgilendirilerek, yapıp yapmamaları gerekenler konusunda biliçlendirilmesi gerekir.
Köpekteki davranış bozuklukları tedavisinde en büyük görev sahibine düşer, köpek ile en fazla vakit geçirecek ve köpeğin model olarak alacağı kişi doğal olarak sahibidir,dolayısı ile eğitilmesi gereken kişi sahibidir.
Çoçukluğunda evde veya okulda dayak ve kaba kuvvet ile eğitilmeye çalışılmış ergenin, köpeğini de bu şekilde eğitmeye çalışması kaçınılmazdır.
Yine bu şekilde, kendini köpek eğitmeni olarak lanse eden kişilerin de köpekte uygulayacağı teknik ve baskı ile birlikte köpekte oluşacak davranış ve kişilik bozukluklarının oluşması kaçınılmazdır.
Köpeğin kişiliği sahibinin kişilik yapısına göre şekilleneceği için ve hayvan olarak bunları aşırı uçlarda yaşayacağı için büyük problemlere yol açabilecektir.
Köpek maruz kaldığı hatalı veya tutarsız davranış şekillerine göre genetik kodlamasının da alacağı rol ile birlikte, buna göre aşırı korkak veya aşırı saldırgan bir kişilik yapısına bürünmesi ve tutarsız davranışlar sergilemesi kaçınılmazdır.
Ülkemizde “hayvan psikolojisi” yakın bir gelecekte bir bilim dalı olarak kabul görecektir. Çünkü gerçekler bir adım ötemizde, onu yakalamak için sadece biraz uzanmamız ve kafalarımızı gömdüğümüz kumdan çıkarmamız lazım!
İnsan gibi, köpek de sadece içgüdüler ve dış uyaranlar tarafından pasif olarak harekete sürüklenen, basit bir organizma değildir.
Köpekte Kişilik Kavramı
İnsanoğlu, köpeğin zihinsel yeteneklere sahip olduğunu, oldukça geniş bir öğrenme yeteneğinin bulunduğunu, kendi çapında bir takım problemleri çözebildiğini, hatta yorum yapabildiğini yavaş yavaş kabul etmeye başlamıştır. öğrenme yeteneğine sahip bir canlının, bu yeteneğiyle orantılı olarak, bir kişiliğe de sahip olacağı gözardı edilemez. Kişilik sadece insanlara mahsus bir özellik değildir. Az da olsa düşünebilen ve birtakım duygulara sahip olan bir fertte, farklı çevre ve öğrenme şartları nedeniyle, diğer fertlerden tamamen farklı bir kişilik şekillenecektir.
Bunu köpeklerde çok iyi izlemekteyiz. Irk, cins ve yaş olarak birbirinin aynı kardeş köpekleri incelersek, istenildiği kadar eşit şartlarda bakılsın, eşit muameleye tabi tutulsun, yine de kişilik olarak birbirinden çok farklı oldukları gözlenecektir; zira biz aynı şartları sağladığımız iddia etsek bile, hayvanlar çevreden aynı şeyleri öğrenemezler.
Bir köpeğin saniyeden daha kısa sürede görüp algıladığı herhangi bir uyaranın, yanındaki köpek tarafından da mutlaka aynı şekilde algılanacağı söylenemez. Halbuki, bu kadar kısa sürede oluşan bir öğrenme olayı dahi, kişilik gelişimi üzerinde etkili olabilmektedir.
İnsan gibi, köpek de sadece içgüdüler ve dış uyaranlar tarafından pasif olarak harekete sürüklenen, basit bir organizma değildir. Davranışların yönlendirilmesinde yaşamda öğrendikleri (ödül ve cezalar) önemli rol oynar.
Aksi olsaydı, bugün köpek okulları diye bir kavram olmazdı.
Köpek henüz derecesini bilmediğimiz bir öğrenme kapasitesiyle, çevresindeki olaylara değişik anlamlar vermekte ve bu olaylarla kendi tepkileri arasında farklı bağlantılar kurmaktadır.
Köpekler arasındaki kişisel farklılıklar genetik ve içgüdüsel olduğu kadar, olayları farklı öğrenme, farklı algılama ve farklı yorum yapma neticesi olarak da ortaya çıkmaktadır. Bu bir kişilik örneğidir ve bir canlıda kişilik gelişimi, kişilik problemlerini de beraberinde getirmektedir. Bunun da temelinde yine öğrenme yatmaktadır.
Köpek doğduğu günden itibaren çevresini tanımaya ve öğrenmeye başlar, duyum organları vasıtasıyla içi ve dış dünyasının farkına varır. Türüne has olan birçok özelliği, kalıtım yoluyla getirmiştir. Ancak bu özelliklerin sayısı sonradan öğrendiklerinin yanında çok sınırlıdır. Gelişimiyle beraber, çevresiyle karşılıklı etkileşimlerinin kişilikler arasındaki farklılaşmaya yol açtığını net olarak gözleyebildiğimiz bu hayvan türü için “kişilik” veya “şahsiyet” kavramlarının kullanılması yanlış olmayacaktır.
Peki Hayvan ve İnsanın Psikolojik Yapısı Arasındaki Farklar Nelerdir?
Çok genel bir yaklaşımla, en önemli farkın öğrenme kapasiteleri arasındaki fark olduğunu söyleyebiliriz; zira insan ve köpekte birçok davranışın nedeni yaşam sırasında öğrenilenlerdir. İnsanın öğrenmesinde de ödül ve cezalar önemli yer tutar.Takdir edilen davranış yerleşir, olumsuz neticelere sebep olan davranış terk edilir.
Bebekte olduğu gibi, yavru köpeğin de çevreden gelen uyarımlara tepkisi çok sınırlıdır. Gelişimiyle beraber, öğrendiklerinin artmasına paralel olarak, tepkileri de artacaktır. Canlılara davranışa iten iç ve dış uyranlardır. Bu uyaranlara gösterilen tepkilerin çeşitliliği, canlının gelişim seviyesine göre değişir. Bu noktada köpek ve insanla bir kıyaslama yapılırsa, insanın bu uyaranlara gösterdiği tepki potansiyelinin köpeğinkinden yüzlerce kez daha fazla olduğu görülür. Ama aslında birçok temel davranış insanda, köpekte ve hatta farede bile aynıdır. Bu nedenle insan ve köpek, hatta daha da genellersek, insan ve hayvan davranışları arasındaki fark niceldir (tepki sayısı). Bu temel yapı farklı olsaydı, hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insana genellenemez ve yapılan deneylerin sonuçları, insan davranışlarını açıklamada kullanılamazdı.
İnsan ve hayvan psikolojisi arasındaki en önemli benzerliklerden biri ise öğrenmeye duyulan meraktır. Bu iki canlı türü de, merakları sayesinde öğrenmeye son derece heveslidir. Bu merak yitirildiği zaman öğrenme arzusu da kalmaz. İnsan eğitimcileri, eğitimde merakın önemini çok iyi bilirler. Ben, köpekten daha meraklı bir hayvan olduğunu sanmıyorum.
Köpeklerde Davranış Bozukluğu Asosyallik Oluşumu Nedenleri ve Çözümleri
Köpeğin ırkı ne olursa olsun ki bu bir Golden cinsi köpek dahi olsa asosyal bir köpekle yaşamak tehlikeli bilinen Pitbull, Doberman, Rottweiler vs. ırkından bir köpekle yaşamaktan çok daha zor ve tehlikelidir.
Köpeğin köpeklere, diğer hayvanlara, insanlara, veteriner hekimlere ve iğne batması, su, banyo yapma, araba, gök gürültüsü, yıldırım sesi, silah sesi , korna sesi, elektrikli süpürge, fön makinesi, tasma kayış vs gibi dış etkenlere karşı asosyal olmaya iten çeşitli sebepler vardır.
Öncelikle temel olarak canlılar bilmedikleri, anlamadıkları, çözümleyemedikleri onlara yeni olan şeylerden ve onlara acı veren etkenlerden korkarlar.
Canlılar ufak yaşta acı veren deneyimler hariç diğer dış etkenlere karşı kolay aşina ve adapte olurken ileri yaşlarda bunda zorlanırlar.
Bu yüzden bebek çağda uygun olarak bu etkenlere karşı alışması, kanıksaması sağlanmalıdır.
Bu etkenleri örneklendirmek istersek;
Köpeğe ehil olmayan kişilerin uygun olmayan bölgelere ve veya canını yakacak şekilde iğne batırması, hayvanın canını çok yakacak penisilin benzeri antibiyotiklerle yine aynı şekilde canını çok yakacak B, C gurubu vitaminlerin lidokain (Ağrı kesici) ile karıştırmadan yapılması yine aslında köpeklerde kullanılması çok tehlikeli olan, alerjik bünyeli köpeklerde ölüme yol açan ve çok yakan, ülkemizde küçükbaş ve büyükbaş hayvanların uyuz tedavisinde kullanılan ivomec adlı ürünün dış parazit ilacı olarak dahi kullanılması köpeklerde iğneye karşı fobi oluşmasına yol açarak köpeklerin o acıyı yaşamamak adına iğne yapan kişiye hatta sahibine dahi saldırmasına ve hatta bir aşının yapılmasına dahi imkan vermeyen köpekler haline dönüşmesine sebebiyet verir. Bu fobinin tedavisi de yoktur.
Yine iğnenin ne olduğunu dahi bilmeyen veya iğne fobisi oluşmamış kuzu gibi köpeğe dahi ya ısırırsa korkusuyla karga tulumba bir kaç kişi üzerine çöküp iğne yapmaya kalkarsa bu da köpeğin endişe duymasına ve uzun vadede iğne yapılırken ters tepki vermesine sebebiyet verir. Acıyla bütünleşmediği için bunun tedavisi vardır.
Yavrudan köpeği banyo yapmaya ve fönlenmeye alıştırmak için ilk banyolarını yaptırırken ne sıcak ne soğuk su kullanmamak, tazyikli şekilde su tutarak suya karşı ürkütmemek, gözünü yakmayan şampuan kullanmak, fönleme aşamasında fönü kafasını kurutmak amaçlı kullanmamak ve vücuduna da arkadan doğru 40, 50 cm gibi mesafeden tutmak ve hatta banyo harici fön makinesi sesinden korkmaması için yavruyu kucakta severken uzak mesafeden fön çalıştırılarak bunun sesine alışması, korkmaması, korkulacak bir şey olmadığı yönünde ikna olması sağlanır.
Yine elektrikli süpürge, silah sesi, korna sesi vesaire de mantık ve yol aynıdır. Kucakta sevilir durumda (Güvendesin korkulacak panik yapacak tehlikeli bir durum yok) iken bu seslere karşı ön alıştırma aşamasında kulağının dibinde değil uzaktan gelecek şekilde çalıştırarak alışması sağlanır.
Düşünün ava alıştırmak üzere ilk defa ava götürülmüş yavru bir köpeğin kulağının dibinde bam diye habersiz şekilde tüfek patlatıldığını, işte bu köpeği bir daha ava götüremezsiniz, kaçar gider kaybolur ormanda, yapmanız gereken kulağının dibinde değil uzağında ve sevilir (Güvendesin) vaziyetteyken silah patlatılır ve 3, 5 alıştırmadan sonra korkulacak bir şey olmadığına kanaat getirmiş olur.
Yine gök gürültüsü, yıldırım sesi korkusu için o anlarda onun yanında olmak ve ona melodik seslerle hitap ederek sevmek, kucaklamak (Güvendesin, korkulacak bir şey yok) onun bu etkenlerden korkmasının yersiz olduğuna kanaat getirmesini sağlayacaktır.
Arabaya alışması açısından ise hapse, hücreye düşmüş esir tutsak gibi karga tulumba karanlık bagaja atmak kapamak değil onun lideri yol göstericisi olarak ondan önce sahibinin motoru kapalı vaziyetteyken arabaya binerek köpeğin de onu takip etmesini sağlaması ve diğer kişinin sahibiyle köpek arabaya yerleşmiş ve sahibi köpeği severken (Güvendesin) arabanın motorunu çalıştırıp yola çıkartılması gerekir.
Köpeklerin vahşi doğada avı olan kedi gibi diğer hayvanlara karşı sosyalleştirilmesi için de ufak yaşta bu canlılarla kontrollü şekilde tanıştırılıp haşır neşir olması sağlanmalıdır.
Örneklendirmek gerekirse Kangal, Alman Kurdu (Alman Çoban Köpeği), Rottweiler gibi çoban köpeklerinin çiftlik hayvanlarına zarar vermeden çobanlık yapabilmesi için bebek çağda bunlarla beraber büyütülmesi gerekir. Aksi taktirde bebekliğini, çocukluğunu bu hayvanlarla bir arada büyüyerek geçirmeyen hiç bir çoban köpeği ırkının bırakın çobanlık yapmayı bu hayvanları avı olarak görmesine sebep verecektir.
Yine anne yanından çok küçük yaşta ayrılmış ve diğer köpeklerden tecrit edilmiş şekilde büyütülmüş köpekler ile gelişme çağında ve veya karakteri henüz oturmamış olan köpeklerin ki çoğunlukla hemcinsleriyle kısıtlı diyaloğu olan bu köpeklerin hemcinsleri tarafından sebebini anlayamadığı şekilde saldırıya uğrayıp hırpalanmasının yarattığı travma da onların diğer köpeklere karşı ön yargılı olmasını ve güvensizlikle başlarına hep aynısının geleceğini düşünüp onlar beni ezmeden ben onları ezip onlara karşı üstünlük sağlamalıyım düşüncesiyle asosyal saldırgan ve kavgacı köpekler haline gelmelerinin sebepleridir.
Köpeklere karşı asosyal olup da insanlara karşı sosyal veya tam tersi köpeklere karşı sosyal olup da insanlara karşı asosyal olan köpekler de olabildiği gibi her iki türe karşı da sosyal veya asosyal olan köpekler mevcuttur.
Bunda rol oynayan etkenler olarak hemcinslerinden tecrit edilmiş ve veya onlar tarafından ciddi şekilde ısırılmış, paralanmış olması, yine insanlara karşı asosyal olmasının sebepleri olarak da belli bir kaç kişinin haricinde bekçi köpeğiymiş gibi insanlardan tecrit edilmiş şekilde büyütülmüş olması ve veya bir kafeste veya zincirde aynı şekilde büyütülmüş olması veya sahibi tarafından insanlara karşı tut, saldır parçala vs. şeklinde kışkırtılmış olması ve üstüne üstlük köpeğin verdiği havlama saldırı gibi eylemlerinin sahibi tarafından aferin oğlum vs denilerek sevilmesi yoluyla motive edilmesi de bu saldırganlığın daha da bir üst aşamaya taşınması sağlanır.
Yine bahçe, çit, kafes, zincir altında bulunan köpeklerin çocuklar tarafından taşlanması da köpeklerin çocuklara, insanlara karşı saldırgan olmasına sebebiyet verir.
Yine bir apartmanın bahçe katını ve veya bir tarlayı kiralayıp içine 5, 10 köpek taşıma çantası, kulübe veya kafes koymayla kendini köpek çiftliği, köpek eğitim merkezi, köpek eğitim okulu, köpek pansiyonu, köpek oteli, köpek evi, köpek bakım merkezi vs. isimlerle etiketleyen lakin aslında kaçak göçek at hırsızı tipli kişilerin ruhsatsız yerlerine hakkında araştırma dahi yapmadan bırakılan köpeklerin elbette akıbeti de meçhul olacaktır.
Köpek eğitimi veya köpek pansiyonu, köpek oteli, köpek bakımı gibi amaçlarla 30 kilo olarak verdiğiniz köpeğinizi verdiğiniz yerden 15 kilo olarak da dişleri kırılmış olarak da ve veya bir başka köpek tarafından parçalanmış olarak da alabilirsiniz. Hatta satılıp kaçtı da denirse hiç şaşırmayınız.
Ruhsatı olmayan yer ve kişiler için kanunların cezai müeyyidesi yoktur, hakkınızı arayamazsınız.
Bu ve benzeri bir çok travma ile köpeklerimizin psikolojisinin bozulması ve onunla yaşamanın eziyet haline gelmesi olağan durumlardır.
Bu yüzden ruhsatlı olmayan, ruhsat almış olsa dahi işinin ehli olmayan, dolandırıcı tipli güven vermeyen çapsız kişi ve sözde işletmelerden uzak durunuz.
Her zaman adının arkasında durabilecek çapta ve özde markalaşmış kurumsallaşmış firmaları tercih ediniz.
Köpek veya çocuk sahibi olmanın sorumluluğu onun karnını doyurmaktan, başına bir çatı koymaktan ibaret değildir!
Daha köpek veya çocuk sahibi olmadan önce onların bakımı, eğitimi ve öğretimi hakkında eğitim alıp bilinçli birer ebeveynler olarak olası bu ve benzeri travmaları ne onlara ne de kendinize yaşatmamış olursunuz.
Daha köpek veya çocuk sahibi olmadan önce onların bakımı, eğitimi ve öğretimi hakkında eğitim alıp bilinçli birer ebeveynler olarak olası bu ve benzeri travmaları ne onlara ne de kendinize yaşatmamış olursunuz.